8 min read

Teknoloji Kaldıracıyla Deprem Bölgesindeki Çocukların Yeteneklerini Ortaya Çıkarmak

Teknoloji Kaldıracıyla Deprem Bölgesindeki Çocukların Yeteneklerini Ortaya Çıkarmak

1.Deprem Etkisi
2.24 Saatlik Yolculuk
3.Genç Yaşta Cevaplanması Zor Sorular
4.Deney Yapmak için Güvenli Bir Alan
5.Gönüllülük Etkisi

Teknoloji Kaldıracıyla Deprem Bölgesindeki Çocukların Yeteneklerini Ortaya Çıkarmak

Ben, mütevazı davranışı teşvik eden, insan ilişkilerinde özveri ve bensizliği değerli bulan bir kültürde doğdum. Alçakgönüllülüğe bu kadar kıymet verilmesi; becerilerimden bahsetmeyi ve övünmeyi zorlaştırdı. Yaptığım işin kendini belli edeceğine ve özellikle hayır işlerinden hiç bahsetmemem gerektiğine sıkıca inanıyordum. Tüm bunları göz önüne alınca, sosyal sorumluluk projelerini internet ortamında paylaşmak tuhaf geliyor çünkü bu kendi içimde bir ikileme sebep oluyor. Kişisel marka oluşturmak için mi yoksa yaratabileceğimiz olumlu etkiyi göstermek, başkalarına karşılıksız iyilik yapmaya teşvik etmek veya benim gibi teknik profilde bireylerin insani yanları olduğunu göstermek için mi?

Bu blog yazısında çocuklara liderlik ve teknoloji eğitimi sunan YGA adında bir sivil toplum kuruluşu ile yaptığım son gönüllülük deneyimimi paylaşacağım. Deprem bölgesine gidip depremden etkilenen çocuklarla bir bilim atölyesi düzenleme şansım oldu. Bu serüvende gençlere iyi örnekler ve rol modeller göstermenin yanında STEM aracılığıyla onları olumlu yönde etkileyerek iyi insanlar olmaya teşvik edebildiğimi hissettim. İyi bir geleceğe olan inancım sebebiyle bu yazıyı yazdım. Kim bilir, sizler de gelecekte imkanları sınırlı hayalleri sınırsız çocukları bilimle buluşturursunuz.

Deprem Etkisi

Deprem yaklaşık bir yıl önce gerçekleşmiş olmasına rağmen bu felaketin oradaki halkı nasıl etkilemeye devam ettiğini görebiliyorsunuz. İnsanların evleri yok ve hala konteynerlerde yaşıyorlar; çökecek durumda olan binalar ve tam olarak tamir edilmemiş yollar ise göz alabildiğince uzanıyor. Bütün bunlara şahit olunca ister istemez insanların burada nasıl yaşamaya devam edeceğini düşünüyorsunuz. Onlar için yapabileceğiniz şeyleri ve bu yıkımın çocuklar üzerindeki etkisini merak ediyorsunuz.

Çocuklarla yaptığımız atölyeye değinmeden önce, gönüllü olarak çalıştığım STK’dan kısaca bahsetmek istiyorum. Türkiye’de kurulmuş olan bu STK, çift kanatlı rol modeller gençler yetiştirme vizyonuyla çalışmalarını yürütüyor. Çift kanat deyimi hem donanımlı hem de vicdanlı olmak anlamında kullanılıyor. Bir insan olarak yetenekli olduğunuzda, becerilerinizi kötü amaçlar için de kullanabilirsiniz, iyi amaçlar için de. Yetenekli insanların becerilerini iyi amaçlara yönelik kullanmalarını sağlamak için YGA vicdan kanadını geliştirmeyi de öncelik haline getiriyor. Bu iki kanadı projeler ve etkinliklere doğrudan katılımla geliştiriyor ve gençleri toplumun önde gelen liderleri ve rol modelleriyle tanıştırıyor.  Depremden sonra YGA tüm çalışmalarını depremden etkilenen, evlerini ve belki de ailelerini kaybeden çocuklara odaklamaya karar verdi.

24 Saatlik Yolculuk

Yolculuğumuz gece saat 3'te başladı ve sonraki gece neredeyse saat 1'e kadar sürdü. Seyahat programı; şehirden deprem bölgesine uçuş, kahvaltı, bilim atölyesi ve yolculuk süresini içeriyordu. Deprem şehir havaalanını yok ettiği için başka bir şehre uçup ardından otobüsle bölgeye gitmek zorundaydık.

Yolda ilerlerken gördüğünüz binaların kalıntıları size hayalet bir şehri ziyaret ediyorsunuz gibi hissettiriyor. Etraftaki yıkık binalara baktıkça filmlerde karşınıza çıkabilecek bir şehirde olduğunuzu düşünüyorsunuz. Yalnızca birkaç bina sağlam şekilde ayakta kalabilmiş. Bütün bunlar kaç kişinin deprem yüzünden hayatını kaybetmiş olabileceğini aklınıza getiriyor. Belki bölgeden geleceğin Steve Jobs’ı veya Bill Gates’ini kaybettik düşüncesi aklımda beliriyor.  Benzer şekilde ben de depremin çocuklar üzerinde nasıl etkileri olabileceğini ve bizim bu çocuklar üzerinde nasıl bir etki bırakabileceğimizi merak ediyordum. Onların meraklarını uyandırarak gelecekte böyle felaketleri önlemek için araştırma yapacak bilim insanlarına dönüşebilmelerine yardımcı olabilir miydik?

Okula vardığımızda atölyemizi planlamak için çalışmaya başladık. Öğretmenlerle bir ön çalışma yaparak onların deneyimleri ve okullarında ulaştıkları sonuçlar hakkında fikir sahibi olduk. Böyle bir deprem felaketinden sonra bile ne kadar güçlü kaldıkları beni oldukça şaşırttı. Hala okul müdürünün deprem nedeniyle öğrenci sayısının 800'den 150'ye düştüğünü söylediği zamanki ifadesini hatırlıyorum. Şehri terk etmiş veya hayatlarını kaybetmiş olan bu öğrencilere rağmen (daha doğrusu bu öğrencilerin anısına) onlar güçlü kalmaya ve okulu tekrar inşa etmeye karar vermişler. Tekrar inşa etmekten kastım, çeşitli mobilyalar edinmek, zarar gören duvarları tamir etmek ve hatta yeni masa ve sıralar satın almak anlamına geliyor. İnanılmaz bir şekilde bir yıl içinde 720 öğrenciye eğitim verebilecek kapasiteye ulaşabilmişler.

Bu süreçte kendi ekibimizi de daha yakından tanıma şansımız oldu. Neyse ki, gönüllü ekibimizde daha önce deprem bölgesinde bulunmuş kişiler de mevcuttu. Onların yanı sıra, ABD'de okumakta olan ve Türkiye’nin önde gelen liselerinde eğitim gören öğrenciler ile dezavantajlı gençlere bir eğitim yolculuğu tasarlamak için çalışan mezunların yer aldığı bir gönüllü ekibimiz vardı bu sahada.

Genç Yaşta Cevaplanması Zor Sorular

Ekibimizdeki gönüllülerden biri hazırlık sürecinde harika bir soru sordu: “Daha önce bu tarz etkinlikler düzenleyen ekibin bir parçası olarak farklı türden zorluklar yaşamıştık. Bu nedenle çocuklar bilim atölyelerine katılmak için ne derece hazırlıklı ve istekliler merak ediyorum. Örneğin geçmişte düzenlediğimiz bilim atölyesine katılan çocuklardan bir tanesi bana şöyle söylemişti: "Depremde babamı kaybettim. Siz de bana teknoloji öğretmek için buraya mı geldiniz yani? Bu çok anlamsız.” Bu soruyu duyunca kalbim kırılmıştı. Bugün de benzer bir tepki alabilir miyiz diye merak ediyorum.”

Çocuklardan gelen bu tür sorular ve tepkiler böyle bir durumda sizi oldukça zorlayabilir. O yaşta hayatınızın merkezine koyduğunuz kişiyi gözlerinizin önünde kaybettiğinizi bir düşünün... Daha da kötüsü, bazıları tüm ailelerini aynı felakette kaybetmiş olabilir. Böylesine hassas bir durumda öğrencilerden ne tür tepkiler alabileceğimize hazır olmalıydık.

Neyse ki YGA Ekibi travma konusunda uzmanlaşmış psikologlardan gerekli eğitimleri sahalara gitmeden önce almışlardı.

Okul müdürü ile konuştuğumuzda birçok çocuğun durumu atlatma yönünde ilerlediğini ve atölyede bu tarz soruların gelmesinin düşük bir ihtimali olduğunu belirtti. Ön çalışma seansının ardından, ev sahibi okulda harika bir kahvaltı yaptık. Bize, Suriye ve Orta Doğu mutfağına benzeyen yöresel yiyeceklerini tanıttılar. Bundan sonra, çocuklarla yapacağımız bilim atölyesi içeriğini ve eğitim kitini inceledik ve ardından bilim atölyemizi gerçekleştirdik.

Deney Yapmak için Güvenli Bir Alan

Atölye sırasında iki ana noktaya odaklandık:

·         Çocukların düşünmesine ve keşfetmesine izin vermek

·         Çocuklara korkmadan hata yapabilecekleri özgürlüğü sunmak

Buradaki amaç, ağır bir teknoloji dersi vermek değil, bilimsel deneme - yanılma yaklaşımını çocuklara sağlamaktı. Bu yaklaşım, çocukların eğitim verdiğimiz konular hakkında merak etmelerine ve sorular sormalarına izin vererek onları hata yapmaya ve doğru cevapları bulmaya teşvik ediyor. Atölyenin sonunda çocuklarla uzaktan kumandalı bir araba yapmayı bile başardık! Eğitim boyunca çocukların bilim setini keşfetmelerine ve eğlenerek öğrenmelerine olanak sağladık.

Atölye sırasında her dört çocukla ilgilenecek iki gönüllü olacak şekilde ekiplere ayrıldığımız için çocuklarla konuşup onları daha yakından tanıma şansımız oldu; bu sayede onlara düşünceleri ve fikirleri hakkında sorular sorabildik. Araba üzerinde çalışmaya başlamadan önce çocuklara interaktif ve kısa bir sunum yaptık ve ulaşım araçları, fosil yakıtlar ve temiz enerji hakkında sorular sorduk. Çocuklardan harika cevaplar aldık (hepsi 5. ve 6. sınıftaydı). Bazıları temiz enerjinin dünya, insanlar ve doğa üzerindeki olumlu etkilerinden bahsetti. Diğerleri elektrikli arabanın sessiz çalışmasının öneminden bahsetti. Gürültü hakkında konuşmak, görme engelli bireylerin arabayı fark etmesine nasıl yardımcı olabileceğimiz konusunu açtı. Tüm bu konuşmalar ve fikirler, çocuklar ve gönüllüler arasında güven atmosferi yaratmasaydık ortaya çıkmazdı. Bu güven ortamı sayesinde bizler de çocukların kalplerindeki değerli hazineleri bulmak için daha derin sorular sorabildik.

Gönüllülük Etkisi

Atölye çalışmasının ardından akşam yemeği yedik ve eve dönmek üzere yola koyulduk. Dönüş yolunda, günü değerlendirmek için ekip olarak samimi bir konuşma yaptık. İyi giden noktalar, ne düşündüğümüz, nasıl hissettiğimiz ve böyle bir deneyimin bizi nasıl etkilediği hakkında derine daldık. Bu sayede herkes düşüncelerini paylaştı ve bunları ekipçe tartışma imkânımız oldu. Şeffaflıkla birbirimize karşı dürüst olmamıza ve kendi duygularımızı daha yakından tanımamıza yardımcı olan harika bir egzersizdi.

Burada üzerinde konuştuğumuz mesajlardan bazıları şunlar oldu:

·         Hayatta bir baba veya çok değer verdiğimiz bir yakınımızı kaybetsek bile, bizlerle gurur duyacakları şekilde yaşayabilirsek onların anısını onurlandırabiliriz. Çünkü onlar ağlamamızı veya yas tutmamızı istemezler, güçlü olmamızı ve geleceğimizi inşa etmeye devam etmemizi isterler. Bu mesaj, atölye hazırlık çalışmasında arkadaşımın yönelttiği sorunun cevabı da olabilir.

·         Bir ekip olarak hareket etmek, büyük resimde başarmak istediğimiz hedeflerin gerçekleşmesi için çok kritik bir etmen. Biz yalnızca bir gönüllü ekibi olsak da atölyeyi düzenlemek için ofiste çalışanlar, bilim kitlerini geliştirenler, gerekli izinleri almak için telefon konuşmaları yapanlar ve gece boyunca araç sürücülerini organize eden insanlar vardı, hepimiz başarılı bir saha için birer rol oynadık.

·         Bir gün her şey sona erecek olsa bile, sürekli ileriye gitmeli ve dünyada iyilik yapmalıyız. Yaptığımız iyiliklerin sonucunu göremesek de zamanla büyüyeceklerine yönelik inancımızı korumalıyız. Bu iyilikler diktiğimiz bir ağaç gibidir; bir gün hepimiz öleceğiz, ancak ağaç orada olduğu sürece etkisi devam edecektir. Diktiğiniz ağaçtan faydalanan bir insan veya bir kuş olabilir, hatta şu an bilemeyeceğiniz daha büyük bir faydası bile olabilir. Tüm bu konuşmalar Hz. Muhammed'in (SAV) şu sözünü bana hatırlattı: “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin.”

·         Son olarak, bu deney ekipteki bazı gönüllülere STK’da yer almanın değerini hatırlattı. Eğer tam zamanlı çalışıyor veya okuyorsanız, kendi küçük dünyanıza fazla odaklanarak gerçek hayattan kopabiliyoruz. Yaptığınız işlere veya okuduğunuz okula bu kadar zaman ayırmak sizi dünyanın gerçeklerinden uzaklaştırabilir ve neyi neden yaptığınızı unutturabilir. Gönüllülük faaliyetlerine katılmak ve felaketten etkilenen bölgeleri ziyaret etmek bizi insan yapan değerleri hatırlamamıza ve içimizdeki iyilik ateşini yeniden alevlendirmemize yardımcı olur.

Kişisel olarak son 3 yıldır bir YGA’ile aktif olarak gönüllülük faaliyetlerine katılmadım. Buna rağmen herkesin yılda belki 3-4 kez gönüllülük projelerinde yer almasına; bu sayede insan olmanın ne anlama geldiğini, kaygı ve endişe duydukları birçok şeyin aslında ne kadar küçük ve önemsiz olduğunu hatırlamaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Son olarak, bu projede yer alan ekibe teşekkür etmek istiyorum: Selen, Bengisu, Deniz, Nisanur, Kübra, Muhammed, Recep, Gökhan, Sare, Ali, Oktay, Yazgı, Yunus. Bu, takım çalışmasının değerini, ortak bir amaç için bir araya gelebilmenin önemini ve çalışmamızın başkaları üzerindeki pozitif etkisini gösteren harika bir deneyimdi.

Sevgili okur, senin de düşüncelerini bu derece etkileyen bir gönüllülük deneyimin olduysa benimle paylaşmaktan çekinme!

Abdurrahman Rajab | YGA Mezunu